Terli bir oyun çıkışı parlayan siyah gözleriyle yanaştı o küçük kız çocuğu …

Çekinerek sordu :
-Emre abi ! Nasıl oynuyorsunuz ?

Kimsenin o güne kadar sorgulatamadığını başarmıştı küçük kız… Durdum… Nerde başlamıştı oynamak, nerde bitmişti ve nerde görmüştüm, ilk oyun güdüsünü ?.. Niye oynuyordum… Daha da önemlisi, nasıl ?.. Düşündüm…

Toprağa bakarken… Karı karış gezerken gördüm onu… Kalan, unutulmayan taşlarda, yazıtlarda , mezarlarda, heykellerde gördüm. Anlatılan gerçek geçmişlerde gördüm. İçtiğim şarabın yoğunluğuna saklanmış, tanelerine gizlenmiş buldum onu… Dinlendirilmiş şişe şişe… Dinlediğim müziğin boşluklarında… Gizlenmiş haylaz, traklara…
Gözyaşımın, pınarlarımın yarısı onun. Faşist bir iktidarda duyularım. Onun emrinde özgürler. Sahtelere kapılmışken, hatırlatıyor gerçekliğini…
Nasıl da güzel kokuyor… Ben duyarım… Alırım yüzlerce metreden keskinliğini… Nasıl da dimdik.. Nasıl da büyüyor… Nasıl da acımasız… Vuruyor korkaklığımı yüzüme yüzüme…Nasıl da çekici… İstetiyor deli gibi kendini… İçine, şurana, göğsünde bir yerlere, yüreğine saplayası geliyor insanın… Hiç çıkmasın istiyorsun, hiç dinmesin…
Öyle bir geliveriyor ki, gözünü açar açmaz tavanda asılı buluyorsun… Sussan, sessizlikte daha bir var. Konuşsan, kendi sesinde daha bir coşuyor. Hele seni saklandığı yerden, çaresiz, yakaladıysa… Başkası değil ha! Sen bulup çıkardınmı daha bir delirtiyor meret… İşte o zaman…
İstiyorsun, ve yetmiyor, daha çok…
ve hemen, sonra yok…
ve tek başına, başkası yok…
ve doğanda , tarifi yok…
ve özde , biçim yok…
ve aşkta, kadın yok…
ve hırsta … ve yürekte… ve hayalde, mantık yok…
ve yalanda, gerçek yok…
Görürüm, bir yerde, bin yerde, hiçbir yerde… sonra saklanır… bende… hep olduğu yerde…
Aşk değil… Dost değil… Düşman değil…………………SEN !

İnsanla başladın, hareketle başladın, kurbanlar seçtin… Biri de ben…
Kölenim… Ömür boyu başka bedenlerdeyim… Kendim oluğum kadar başkası olmaya yazgılıyım…
Azad etme sahip ! Bırak oynayayım…

Çok uzun zaman mı geçti, yoksa bana mı öyle geldi bilmem. Çocuk bana bakmaya devam ediyordu. Soruyu hatırladım.
– Emre abi ! Nasıl oynuyorsunuz ?
Cevap verdim…
– Bilmem… öyle işte…

EMRE BASALAK