Başlıyorum…
Herkes okumasın bence…
Mesela “karavan” kelimesini herhangi bir “gelecek zaman” cümlesinde kurmamış biri

ya da

o “zaman”a ermiş…ve çıraklık derecesindeki amatörlüğüme,
“daha duur” diyecek BİRİ okumamalı…sıkılır…

Ya da ne biliyim…kısa keserim belki…

Pek bişey bildiğim söylenemez…
80 li yılların başlarında, idealtepe deki mahallede, hemen istasyonun arkasındaki – büyülü olduğundan
emin olduğum-
Motelin bahçesindeki o “arabalı ev” algım, çok da profesyonel bi hale gelmiş değil…

Velhasıl biraz da bilmemenin verdiği cesaretle çıkılmış bi “yol” bu…

Yaz ayı iyidir yeni şeyler denemek için…

Antalya Çıralı’ya yolu uzatarak gelince ,

( Şifoyu pansiyona bıraktık Ankara’da. Halbuki Şifo, neon ışıklarla karavan hayallerinin başlığını süslüyordu…
yok arkadaş…
o iş, daha normal köpeklerle harika olur.
şifoyla olmaz.
Net.
Ve burda, bi sallanmadı değil bizim hayal )

hava kararınca vardık kamp yerine…

( Kamp yeri tabii ne sandın…
öyle “istediğim yere çekerim, heryer evim” kafası bi üst sınıf canım.
O üniteye gelmedik daha. O dediğin ikinci sınıfa geçincee…
ayrıca Sosa bile korkusundan bu ülkede top oynamıyo.Adam haklı beyler…Dağılın…)

Neyse
Kamp yerinin kapısında, karanlıkta Pınar’ın yüzünü görmeliydiniz..
(Çok net : “biz bi b.k yedik ya, dur bakalım”. )

Bazen çalışıyor kafam…
Hemen o, çadırlarla iç içe…
sıkışık alana girmektense, otopark olarak kullandıkları yere daldım…
Yılların karavancısı tavrım ara alkış alır…
Çat çat …
Yarım saate tamam…
Karavanın dış kısmında
“en azından o geceyi keyifle geçirmeye yarayacak” cumhuriyetimizi kurdum…
Karavanın bilmediğim yerlerini hiç kurcalamadım…
Lakin Şifonun gelemeyişi ve kamp alanı başarısızlığımıza bir yenisini daha ekleyemezdik…
İlk gecemizin “çok keyif almalıyız” gazımızın etkisiyle de olsa iyi geçmesinin en önemli sebebi,
benim dışarda başardığım hızlı cumhuriyeti,
içerde Pınar’ın başarmasıydı…

5 gün kaldık Çıralı’da…
Bilmediğim yerleri kurcaladım…bi kaç sağlam tokat yedim karavandan…o bana isteklerini net bi şekilde sundu…
bazı tecrübeler burda yazılmaz ama kanalizasyon önemli bir buluş…

5 günün sonunda orda karar verdik Demre’ye gitmeye…
“Orda karar vermek bi sonraki yere” iyi geliyor insana…çok iyi geliyor…

adını artık kesin koyduğumuz karavanımız #beyAzev de, daha sonraki yıllara dair yeni hayaller kurmaya başladık…

Demre …
kaplumbağanın yumurtasını bırakıp suya dönüşüne bizi şahit kıldığı için, hep kutsal kalacak…

bize Master Class olacak o koca karavan ve o aile de bize iyi bir bilgi kaynağı oldu…
“ikinci sınıfa” geçmek için heves ve başarımız yeterli
ama biraz daha altyapı ve deneyim iyidir…

seneye 2 olacaz…

Yılların sabit durağına geldi sıra…
Kaş …
Kaş hep bildik ya zaten…
keyif gittikçe katlandı…
ayrılmak istemedik…
her sene olur da, bu sene daha bi oldu bu kalma isteği…yapılan başarılı “lobi” lerin bunda katkısı büyük…

arkadaşlar iyidir…çok iyidir…
Bu arada
Gerçekten hızlıca kurulup kalkmaya…
en azıyla, en büyük keyfi almaya…
bozulanı tamir etmeye…
ihtiyacımız kadar istemeye başladık…
Ve bu durumu,
en az mavi kadar, yeşil kadar sevdiğimizi hatırladık…
Sonra ,beyAzev ekonomisini de kendi yarattı…
Ve bu bize gittiğimiz her yerde yeni bişeyler bulmayı sağladı…
( bir boğa burcu daha çok keyifli sofralara oturmalı mesela…)
Yok yok gurmelik yapamam…
ayrıca lezzet konusu Kuzey Ege’de çok daha başarılı…
Kaştaydık ve orda karar verme zamanı gelince Ölüdeniz e gittik…

Önceden bildiğim kamp, karavan alanını bungalow evlere ayırmış…

Hava kararmak üzere…( artık anlamışsınızdır..karanlıkta bu işler zor…
ve ayrıca çekecek güvenli bir yer bulma sorunu var…
Bi de beyAzev küçük bir motokaravan.
“Kal ve yat” için bir-iki kolay çözüme ihtiyacı var…
Halledicez azizim…
ikinci sınıfta onlar hep…

Veeee
“güzel tesadüf” beyAzevin bize yeniden hatırlattığı bir kavram…
Kayaköy de çok güzel bir dört gün geçirdik…harika bir kamp da…

“Yeni insanlar” kısmımıza başka bir gün değiniriz…ama şunu söyleyeyim en azından…
yeni hayatlar iyidir…çok iyidir…

Dalyan’a hiç gitmemiştik…
beyAzev bize dalış içinde muhteşem bir özgürlük veriyor…
Ordaki deneyimi de diğerleri gibi ona borçluyuz…
Suratsız, ama gülmek ona yakışmadığı için suratsız olan ilginç kamp sahibini,
Sazlıkları,
Şarkı söyleyen İngiliz amcayı,
Bana “tekneyi sür” diyen tekne-dolmuş kaptanını
Diğer karavanları geçtiiiiiim….
Ve sonra…
Bayram için aile evi…

bi durak, bi nefes, bi yenilenme, bi ihtiyaç toplamak iyidir…
Didim de bir hafta geçirdik…
(Bu arada beyAzev lastiklerinin son günlerini yaşadığı konusunda bizi uyardı…uyarısını saygıyla karşıladık ve dört yeni lastik hediye ettik ona…çok mutlu oldu)

Sonra yola devam…

Kuzeye doğru derken karar değiştirip direksiyonu Güneye kırdık…

Bodrum’a geldiğimizde “paşa gönlümüz nerde isterse orda kalırız” cesaretimiz gelmişti…
Bunun için biraz hafiflemiş, deneyimlenmiş ve ciddi ciddi sevmiştik beyAzev i ve onun sunduklarını…

Turgutreis yanarken , alevleri görmek daha çok yaralamıştı bizi…çaresizce yolu uzattık…
ve akşama “kontrol altına alındığı” haberini Gümüşlük te aldık…

Biz burdayız şimdi…
Keyfimiz yerinde…
Başlangıçta “yol” demiştim ya …
#beyAzev bize
O kadar güzel şeyler hatırlatıyor
O kadar güzel şeyler öğretiyor ki
“Daha duuur” diyor insan…

Artık kana bulaştı…biz acemi sınıfta kısmen deneyimli karavancılar oluyoruz…
Artık bişeyler biliyorum…
Biliyoruz…
Çok şey var bilip-öğreneceğimiz…
Yolun yarısından sevgiler…
Belki üçte biridir…

Daha karar vermedik……………..