İki ayrı kıtanın çocukları onlar…
İki uzak kara parçasının çocukları…


Mümkün müdür İsa’yla uzanıp Buda ya dokunmak…
Mümkün müdür Cabo da Roca dan bakıp Çin Seddi ni görmek…
Mümkün müdür Atlantik ten Pasifik e asma köprü…
İki ayrı kıtanın uzak kara parçalarının çocukları…

Aynı şehrin çocukları onlar…
İki güzel semtin çocukları…
Hangi uykuda olur bir vapur la dokunmak diğerine…
Hangi göz süzüşte olur Haydarpaşa yla bakıp, Dolmabahçe yle görmek…
Hangi yoldaşlıkta olur bir köprüyle omuzuna tutunmak…
…aynı şehrin iki güzel semtinin çocukları…

Körler ülkesinden denizciler diyarına seslenme; Maçka parkındaki heykelden
Yoğurtçu parkındaki heykele selamdır …
Renklerin farkı yaratır bazen en yakınındakine giderken “karşıya” gidiyor olmayı…
Anlaması da zordur ve bir tek Türkçe de vardır “Şeref’le” “Şükrü’nün” baş harfleri…

Velhasıl yüz yıldan çok oldu bu yüzleri göreli…
“Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.” hikmet’iyle severim ben “Moda” yı da “Ortaköy”ü de…
Köy içi evimdir evim olmasına da pek severim Bahariye de demlenmeyi…

Ben severim tam saatlerde kalkmayan vapurları…hep çeyrek geçe dir Kadıköy bana…o yüzden aklımın saati Beşiktaş’tır benim…

Ben severim derbileri…
Bu ,bir şehre aşktır…gözlerim siyah beyaz görse de…
Bu iki kıtayla tüm evrene sadakattir…yüreğim Barbaros meydanında çarpsa da…
Bir derbi öncesi 2015…