Cumartesi akşamı İstanbul DT den #cehennem i seyrettim…
O kuşağın kafası durmayan enteresan bi figürü bence Metin Belgin…


(Tekrar sağolsun…son dakika bilet bulamamanın “keyfini” sayesinde katmerlendirip oyunu seyrettim)
Gülay Gür çevirmiş…(ona da ayrıca sevindim , içimdeki okul şovenizmine yenilsemde)
Ama dur …
Öncesinde çok keyifli bir bölüm var…eğer az biraz bahsetmezsem yazık olur…
—-Küçükyalı’dan Çevreyolu’na döner dönmez trafik durmuştu.mecaz filan değil…bildiğin durmuş…hiç muhakemesiz döndüm…metro yakınlarında bir yere bıraktım arabayı…efendi gibi bindim metroya…hiç binmediğim Marmara’yla Sirkeci…
(ne yalan söyleyeyim,yapımı ile ilgili o bol mühendisli,çok arkeloglu,kısmen tarihçi bakışlı natinoal’ın belgeselini 3 kere izledim ama , ben de içimden “ulan Boğaz’ı görsek ne güzel olur” dedim…2. geçişimde bu olmaz.korkmayın.)
Aklımda hiç yokken, yeraltından çıkar çıkmaz ilk gördüğüm tabela ,yönümü belirledi.Gülhane Parkı.…Otellerin arasından -ki pek severim o butik olmaya çalışan bol halıcı az derici kısmen kebapçı otelleri, ilk kapıdan Gülhane ye girdim. Bi kafe…belediye şirketine ait olan. Bahçesi o asırlık ağaçlara bakıyor.
“Dur bakalım ! Ne kadar zarar verilmiş duvarlara” diye duyarlı vicdan muhasebemi ,”fena korunmamış” cevabıyla rahatlatıp kahvemi söyledim.
Kulaklıkla dinlediğimi…
hava kararırken parkı…
dört saat boyunca son on sayfasını başka bir yere sakladığım kitabı anlatırsam, bana bişey kalmaz……….

……………(bir sürü şey)…………..

Velhasıl iyiydi…yani Cevahir avm deki ( nefret ediyorum avm içi tiyatrolardan…bu ayrı bir konu) oyun öncesi ruh da beden de zinde ve keyifliydi…
Hazırdım…

…………(yine bir sürü şey)……..

………………..oyunu sevdim…güzel fikir, iyi fantezi …ama bence metin aynı oranda başarılı değil… bu tip metinler bu ara sıklaştı. İyi bir fikri var yazarın, ama ya hayata geçiremiyor, ya da geçse de ona hayat denir mi bilmiyorum..
Kendi oynadığım Ben Elton ın “Gasping” “Derin Bir Soluk Al” ı için de aynı şeyi düşünmüştüm. Gerçi ordaki Leventoğlu çevirisiyle bu oyundaki Gür çevirisi arasında dağlar var…(bu şovenizm değildi.) Bu sebepten de, bu tip denemelerin (bence edebi tarafıyla öyle) umut veren kısmını sevmekle beraber, yetmemişlik kısmından rahatsızım…kaldı ki kostümlerini de hiç sevmedim oyunun…sanat ve zanaat kardeştir…bazı rivayetlere göre ikiz…az insan onları ayırabilir…ama biri olmadan diğeri pek ifade edemez kendini… Koca DT nin terzisi mi yok. Biraz hüner, tasarımın eksiklerini az da olsa kapatabilirdi. Oyunculuk da benzer bir kaplama yapamazsınız ama… Biri iyiyse, iyidir… Bitti…
O iyiler iyi, öbür kötüler kötüydü… bir çok oyundaki gibi…

……………..(yine bir sürü şey)………….

Oyun , günün keyfini “bozmadı”…Bu iyi bişey…öte yandan çok zor olan “daha da iyi yaptı” kısmını da gerçekleştiremedi…bu kötü bişey değil…

……..(ve daha bir sürü şey)…,,,,,,